HOŞGELDİNİZ

Merhaba,
Sayfama hoşgeldiniz.
Merak edip bir uğradığınız için teşekkür ederim.
"Yok, sadece uğramadım, abonesiyim" diyorsanız ona daha çok teşekkür ederim:)
İnternet dünyasında benim de bir yerim olsun istedim.
Ben burda sadece çok beğendiğim dokümanları ve çok güldüğüm fıkraları yayınlıyorum. Henüz hiç bir konuda yorum yapmıyorum. Şimdilik...
Genelde kaynak veya yazar mutlaka belirttim. Şayet belirtmemişsem ya çok tedavülde olan bir yazıdır ya da bana aittir. Ortak özelliklerinden biri benim beğenmiş ve fikren yakın bulmuş olmamdır. Bir de derleme amaçlıdır. İstediğimiz zaman ulaşabileceğimiz bir kaynak yaratmak. Yok mu buna benzer kaynaklar? Tabiki var. Bu sayfanın ayrıcalığı bana ait olmasıdır. İlginize teşekkür ederim.
Not1:Şahsıma yorum, eleştiri, tavsiye bildirmek veya doküman göndermek isterseniz saselzeta@gmail.com adresine iletebilirsiniz.
Not2:Ayrıca yazıların altında "yorum" linkleri bulunuyor. İsterseniz yorum da yapabilirsiniz.

03 Nisan 2008

Düşlediğim Kadar İnsanım… İnsan Olduğum Kadar Hatalı…


En acımasız eleştirmeniyim kendimin haksızlık ettiğimi bile bile… Öyle olsaydı herkes, dünya daha yaşanılası olurdu belki de… Bu acımasızlık bazen kamçı, bazen iyi de, kendime güvenimi yok ediyorum. Yeteneklerimin üstüne gitmek yerine; küçümsüyorum. Komplekslerimden soyunamıyorum ne yapsam, kabuklarını yoluyorum arada bir…
Bir de önyargılarımdan soyunabilsem… Ki hoşgörümün pencereleri bu kadar açıkken… İletişim denklemini çözüp, küreyi şeffaflaştırabilsem…
Türküm… Doğruyum… Kaderciyim… Bu kefeni bir yırtabilsem… Kader, çoğu kez yeni sürprizleriyle kutsarken alınlarımızdan öperek, bazen de pranga oluveriyor akıntısına kapılıverince… Neden?
“Hayır! ” diyebilmeyi ne çok isterdim…Ya da tepki verebilmeyi umarsızca… Ah niye bu vicdan? Bu iyiniyet? Bu dikkat? Çok daha mutlu mu olurdum insanları -belki kırarak-reddedince bir hayırla?
Bir yaftayla dolaşıyoruz, kim takıyor bunları alınlarımıza? Ne kadar büyüse de insan, ne kadar çabalasa kaçamıyor kafalardaki intibalardan… Boşa bunca makyaj…
Ah! Ne olur atsak maskelerimizi? Ama o zaman da ne kadar severiz acep birbirimizi? Fitnelik, hırs, ihtiras ve kinimizi, göstersek bakabilir miyiz yüzlerimize? Kazısak ne çıkar altın kaplamalı yalancı suretlerimizi?
Düşlediğim kadar insanım… İnsan olduğum kadar hatalı… Hatalı olduğum kadar gerçeğin peşinde ve gerçekleri saklayacak kadar hain… Olduğum gibi mi görünüyorum: HAYIR! Ama göründüğüm kadar da değilim. Duygusal olduğum kadar çıkarcı, çıkarcı olduğum kadar çıkmazdayım.
İnsanım; ne kadar saklasam da kötü yönlerimi… Çirkinliklerimi görmeyi haketmediniz… Belki mazeret değil bu ama, siz istediniz… Karşımda alternatif “izmleriniz”, ben de Polyannacılık oynadım farketmediniz.
Ne çok istedim çomak sokabilmeyi… Şöyle ortasına kokuşmuş, yapışkan çarkın. Ama ağzımı da mı bantladınız? İtiraf ediyorum: BİR KORKAĞIM BEN!
Süleyman GÜNER

Hiç yorum yok: