HOŞGELDİNİZ

Merhaba,
Sayfama hoşgeldiniz.
Merak edip bir uğradığınız için teşekkür ederim.
"Yok, sadece uğramadım, abonesiyim" diyorsanız ona daha çok teşekkür ederim:)
İnternet dünyasında benim de bir yerim olsun istedim.
Ben burda sadece çok beğendiğim dokümanları ve çok güldüğüm fıkraları yayınlıyorum. Henüz hiç bir konuda yorum yapmıyorum. Şimdilik...
Genelde kaynak veya yazar mutlaka belirttim. Şayet belirtmemişsem ya çok tedavülde olan bir yazıdır ya da bana aittir. Ortak özelliklerinden biri benim beğenmiş ve fikren yakın bulmuş olmamdır. Bir de derleme amaçlıdır. İstediğimiz zaman ulaşabileceğimiz bir kaynak yaratmak. Yok mu buna benzer kaynaklar? Tabiki var. Bu sayfanın ayrıcalığı bana ait olmasıdır. İlginize teşekkür ederim.
Not1:Şahsıma yorum, eleştiri, tavsiye bildirmek veya doküman göndermek isterseniz saselzeta@gmail.com adresine iletebilirsiniz.
Not2:Ayrıca yazıların altında "yorum" linkleri bulunuyor. İsterseniz yorum da yapabilirsiniz.

31 Mart 2008

KADININ GÖREVİ :)

KADININ GÖREVİ

Adamın birisi bir gün hastalandı. O gün canı işe gitmek istemiyordu. Karısı ne güzel hep evde kalıyor, hiç işe gitmiyordu. Birden içinden Allaha şöyle bir dua edeceği tuttu:

'Allahım her gün işe gidip, 8 uzun saat boyunca evim ve eşimin rahatı için çalışıyorum. Eşim ise evde yalnızca oturuyor. Ne olur, bir gün için benim yerime geçip, ne zor bir hayat yaşadığımı görmesini sağla'....

Hikâye bu ya...Birden bire adamın dileği yerine geldi. Ertesi sabah, adam, karısının vücudunda uyandı. Hemen yataktan fırladı, eşinin kahvaltısını hazırladı, çocukları uyandırdı, elbiselerini hazırladı, onların da kahvaltılarını hazırladı, yedirdi, beslenme çantalarını hazırladı, çocukları okula götürdü, eve döndü. Hemen evi toparladı, Yıkanacak bulaşıkları ve çamaşırları halletti. Temizleyiciye götürülecek olanları eline alıp, telefon faturasını ödemek için Türk Telekom'a gidip sıraya girdi. Faturayı ödedikten ve temizleyiciye uğradıktan sonra akşam yemeği için alışverişe gitti. Alış verişten kolu dolu bir vaziyette eve döndü.

Bu arada öğle olmuştu. Evi özellikle de yemek masasının altını elektrik süpürgesi ile süpürdü. Eşyaların tozunu aldı. Mutfağı sildi. Çocukların okuldan geldiklerinde yiyecekleri keki pişirdi. Çocukları okuldan alma zamanı gelmişti. Yolda onlarla sohbet etti. Okulda olanlar konusunda onlara akıl verdi.

Eve geldiklerinde, derslerini kontrol edip, çalışmaları için masalarına oturmalarını sağladı, Onlara süt ve kekten oluşan akşamüstü yiyeceklerini verdi. Bu arada, yıkadığı çamaşırları ütülemesi gerekiyordu. Ütü bittiğinde, ancak akşam yemeğini hazırlayacak kadar vakit kalmıştı. Patatesleri soymaya başladı. Salataları yıkadı. Pilav için pirinci ıslattı. Etleri çıkarıp, fırın için hazırladı. Kocası eve geldiğinde, sofraya tabakları yerleştiriyordu. Akşam yemeğinden sonra, önce eşinin kahvesini pişirdi sonra masayı topladı ve bulaşıkları halletti. Eşinin ve çocukların ertesi günü giyeceği kıyafetleri kontrol etti. Bu arada çocukların yatma saati gelmişti. Onlara hikâye okudu. Salona TV seyretmeye, biraz gazete okumaya dönmüştü ki, eşi onu yatak odasına çağırdı.Ne de olsa, adamcağız bütün gün onlar için çok çalışıp, yorulmuştu. Şimdi rahatlaması, gevşemesi gerekiyordu. Bu da onun göreviydi.

Ertesi sabah, uyandığında, hemen Allah'a yalvarmaya başladı:
'Allahım, özür dilerim, ben ne dediğimi bilmiyormuşum. Karımın hayatını rahat zannetmekle ne halt işlediğimi şimdi anladım. Lütfen beni eski halime döndür.' Allah cevap verdi;
'Evet, dersini aldığını görüyorum, her şeyi değiştireceğim ama
maalesef 9 ay beklemek zorundasın, çünkü dün gece hamile kaldın'...

SATILAN KURUMLAR

SATILAN KURUMLAR
Türk Telekom, Arap'ın.
Telsim İngiliz'in.
Kuşadası Limanı İsrailli'nin.
İzmir Limanı Hong Konglu'nun.. .
Araç muayene işi Alman'ın.
Başak Sigorta Fransız'ın.
Adabank Kuveytli'nin.
İETT Garajı Dubaili'nin.
Avea Lübnanlı'nın.
Petkim? Ermeni'nin. (Kazak'a sattık, dediler. Kazağı bi çıkardık.. Ermeni...)
Rakı , Amerikalı'nın.
Finansbank Yunanlı'nın...
Oyakbank Hollandalı'nın.
Denizbank Belçikalı'nın.
Türkiye Finans Kuveytli'nin.
TEB Fransız'ın.
Cbank İsrailli'nin.
MNG Bank Lübnanlı'nın.
Alternatif Bank Yunanlı'nın.
Dışbank Hollandalı'nın.
Şekerbank Kazak'ın.
Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın.
Turkcell'in yarısı Finli'nin Rus'un.
Beymen'in yarısı Amerikalı'nın.
Enerjisa'nın yarısı Avusturyalı'nı n.
Garanti'nin yarısı Amerikalı'nın.
Eczacıbaşı İlaç, Çek'in.
İzocam, Fransız'ın.
TGRT(Fox) Amerikalı'nın.
Demirdöküm Alman'ın.
Döktaş Fransız'ın.
Süper FM Kanadalı'nın.
Hepsi TÜRKtü.
Sadece 4.5 yıl önce.

30 Mart 2008

30.03.2008

Bir şey çirkinse gerçekten onu görmüyorsunuzdur.
Henri Matisse

KADINLAR GİDERSE

KADINLAR GİDERSE
Kadınlar gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde 'yetim-öksüz' kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar,
yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker 'sarıkız'.
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz,
değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler,
uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki 'Dikkat et...' duyulmaz, annesi gitmiştir 'geç kalma'nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.
Ve bir kadın gittiğinde pek çok 'yetim' bırakmıştır arkasında.
Bir kadın gittiğinde...
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

İSTİKBAL MARŞI_Cem Yılmaz'dan

Bu zeki adama şapka çıkartılır ..
Türkiye'yi Güldüren Adam' ünlü komedyen Cem Yılmaz'ın İstiklal Marşı'ndan esinlenerek yazdığı bir şiir, şu sıralarda elden ele dolaşıyor. Cem Yılmaz, bu şiirinde Türkiye'nin sorunlarını da ele alarak ülkemiz gerçekleri hakkında inanılmaz tespitler yapmış! İşte Cem Yılmaz'ın Türkiye'nin durumuna mizahi, ve bir o kadar da entelektüel bakış açısıyla yazmış olduğu şiir:

İSTİKBAL MARŞI

Bakma, dönmez şafak vakti yurttan kaçan o alçak!
Dönmeyip Amerika'da, arlanmaksızın yaşayacak!.
O benim milletimin hırsızıdır, yurdu soyacak,
Hortumladıkları benimdir, milletimindir ancak!

Çalma, kurban olayım hepsini ey hırslı çakal!
Gariban halkıma da bir pul bırakacak kadar al!
Olmaz sana götürdüğün paralar sonra helal,
Hakkını vermezsen burdaki ortaklarının behemehal!

Ben ezelden beri aç yaşadım,aç yaşarım!
Hangi hükümet beni kurtaracakmış,şaşarım!
Kurumuş musluk gibiyim, ne akar ne taşarım!
Yırtsam da bir tarafımı, hiç görülmez başarım!

Mali krizler, yoluna örmüşse çelikten bir duvar,
Benim .ceğiz, .cağız diyen bir hükümetim var!
Bağırsın korkma, nasıl işimize burnunu sokar?
'Avrupa Birliği' denen tekdişi kalmış canavar!

Arkadaş, Meclis'e namusuyla çalışanları uğratma sakın!
İşe aldıracakların, olsun hep sana yakın!
Gelecektir, cezanı vereceği günler Hakkın,
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın!

Yaktığın yerleri 'orman' diyerek geçme, tanı!
Çalışanı işten at, doldur kadroya yatanı!
Gözleri açık yatır seni kurtaran atanı,
Satılmadik o kaldı, durma satıver şu vatanı!

Sermaye mutlu olsun, olsa da çevre feda!
Semizlettin Apo'yu, mezarında dönsün Şüheda!
Uydurma kanunlarla Meclis'ten getirin seda!
On bin Yıllık tarihe, yurdum ederken veda!

Cümlenizin bu yurdu yok etmek mi emeli?
Yediginiz herzelere başka ne demeli!
Oyuverin altını iyice sallansın temeli,
Yurdumun ki, sonunda vatandaş kükremeli!

O zaman durur belki gözümden akan yaşım,
O zaman doğrulur belim, yukarı kalkar başım,
O zaman boşa gitmez yıllarsüren uğraşım!
HESABINI VERİP TE GİTTİĞİNİZ GÜN KARDAŞIM,

Dalgalanın dolar gibi sizde şimdi ey suçlular!
Olsun artık soyguncuya vurulacak bir yular,
Ebediyen, öyle yok hesapsız bir iktidar!
Hakkıdır 'garip yaşamış vatandaş'ın da gülmek,
Hakkıdır ezilmiş milletimin, aydınlık bir İstikbal!

Cem YILMAZ

29 Mart 2008

27 Mart 2008

fish90_wmv



Berlin film festivali
en iyi kısa film...

HAYVANLARDAN DERSLER ;)

DİŞİ ASLAN
Dişi Aslan Hayvanlar bir gün kim daha çok çocuk doğurabilir diye çekişmeye başlarlar.
Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar.
"Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun?" diye sormuşlar aslana.
"Bir." diye yanıtlar dişli aslan. "Fakat ben aslan doğururum."

DERSIMIZ;
NITELIK, NICELIKTEN ÖNEMLIDIR.
-----------------------------------------------------------------

YENGEÇ ILE ANNESI
"Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum" diye sorar anne yengeç çocuğuna.
"Düzgün yürüsene ! " der.
- "Pekala anne" der çocuk.
- "Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim. "

DERSIMIZ;
HAREKETLER SÖZLERDEN ÖNDE GELIR?
-----------------------------------------------------------------

ASLAN, KOYUN, KURT VE TILKI
Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar.
Evet ! ? diye yanıtlar koyun. Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta parçalar.
Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar.
Hayır ! ? diye yanıtlar kurt korkudan.
Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz.
Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle olur;
- Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o yüzden burnum koku almıyor ! ?

DERSIMIZ;
AKILLI KIŞI TEHLIKELI DURUMLARDA KONUŞMAZ !!!
----------------------------------------------------------------

KAZLAR VE TURNALAR
Kazlar ve turnalar bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken birden
yanlarına yaklaşmaya çalışan avcıyı fark ederler. Turnalar daha çevik ve
hafif oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar ağır hareket ettikleri
için avcıdan kurtulamazlar.

DERSIMIZ;
YAKALANANLAR HER ZAMAN SUÇLU OLANLAR DEĞILDIR?
----------------------------------------------------------------

HASTA GEYIK
Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla
dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar. Her hayvanla iyi geçindiği için pek
çok hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir.
Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya başlayınca kısa süre
sonra tüm otlar biter. Geyik hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şeyi
kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür.

DERSIMIZ;
SIZCE?

NOT: BU KONUDA HIÇ KATKI YAPILMAMIŞTIR.
----------------------------------------------------------------

FARELERIN TOPLANTISI
Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar. Pek çok fikir öne sürülür. Hiçbiri kabul görmez.En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi kendilerine yaklaşırken farkına varacak ve
kaçabileceklerdir. Bu öneri kediler tarafından alkışlarla onaylanır. Bu arada bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir.
Fakat, der, Kafamı bir soru kurcalıyor. Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak? ?

DERSIMIZ;
IYI BIR PLAN YAPMAK AYRI, O PLANI GERÇEKLEŞTIRMEK AYRIDIR.

İnsanlar Felsefeyi Çocukken MASALDAN, Sonra Kitaplardan,
ihtiyarlarlayınca'da ARKALARINDA Kalan Hayatlarından ÖGRENEBiLiRLER.

DOĞA DERNEĞİ_bülten

Türkiye flamingolara mezar olmasın


Doğa Derneği’nin Dünya Su Günü çağrısı:

Türkiye flamingolara mezar olmasın

Dünyanın ilk toplu flamingo mezarlığı geçtiğimiz yaz Türkiye’de Tuz Gölü’nde bulunmuştu. Doğa Derneği uzmanları gölün tümüyle kuruması nedeniyle yüzlerce flamingo yavrusunun uçamadan göl tabanı üzerinde kuruyarak hayatını kaybettiğini saptamıştı.

Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle yaptığı açıklamada “Kuruyarak ölen flamingolar, çatlayan toprak manzaraları ve tuzlanan tarım alanları bu ülkenin kaderi değil. İnsan aklı ve Anadolu kültürü su sorunun çözümünü üretmek için bize her türlü imkanı sunuyor. 22 Mart 2008 Dünya Su Günü’nde Devlet Su İşleri (DSİ) başta olmak üzere tüm tarafları konuyu tartışmanın ötesine geçerek, kalıcı çözümler üretmeye davet ediyoruz”.

Yok oluşun nedeni susuzluk

Ortaya çıkan bu manzaranın nedeni Orta Anadolu’nun giderek artan susuzluk sorunu. Susuzluk nedeniyle geçtiğimiz beş yılda Tuz Gölü ve çevresindeki dört uydu göl (Tersakan Gölü, Bolluk Gölü, Kulu Gölü, Eşmekaya Sazlığı) tümüyle kuruma noktasına geldi. Bu nedenle göllerde üreyen ve beslenen en az 30 kuş türü bölgeden silindi. Bu sorunun önüne geçmek Konya Havzası’nda ivedilikle damlama sulama gibi tasarruflu sulama yöntemlerine geçilmesi gerekiyor. Bunun içinse Devlet Su İşleri’nin (DSİ) Türkiye’nin su politikasını yeniden belirleyerek suyun planlamasını havza ölçeğinde yapması gerekiyor.

Göller neden kuruyor?

Su kaynaklarının dörtte üçünü tüketen sulama yatırımları hızla yapılırken suyun tasarruflu kullanımı ve kullanılan suyun temizlenerek yeniden doğal su döngüsüne kazandırılması üzerinde yeterince durulmuyor.

Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken yaptığı açıklamada “Ülkemizde sulanan alanların %94’ü, suyu israf eden yüzey sulama metotları (karık, tava ve salma) ile yapılırken geriye kalan sadece %6’lık bir alanda basınçlı sulama sistemleri (yağmurlama, damlama) kullanılmakta. Oysa yüzey sulama yöntemi yerine basınçlı sulama sistemlerinin oluşturulması ile tarımsal sulama için kullanılan sudan tüm ürünlerde yüzde 50–90 arasında tasarruf sağlanabilmekte. Bu güne kadar sulamanın yüzeyden yapılması nedeniyle Türkiye’nin su kaynaklarının en azından üçte birinin israf edildiği tahmin ediliyor. Bu nedenle Tuz Gölü gibi pek çok sulak alanımız kuruyor” dedi.

http://www.dogadernegi.org

BEŞ ÖNEMLİ DERS

Birinci Ders:


Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en
iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada
çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi :
"Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedir ?"
Bu her halde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını, yerleri silerken, hemen
her gün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50'lerinde falan
olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki ! Son soruyu yanıtsız bırakıp
kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test
sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu.
"Tabii, dahil" dedi, Hocamız...
"İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden
farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar.
Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile..."
Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. Hademenin adını da...Dorothy idi.

İkinci Ders :

Bir gece vakit gece-yarısına doğru Alabama Otoyolunun kenarında duran
bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırca yağan yağmura rağmen,
bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. geçen
her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'lı yıllarda bir beyazın bir
zenciye, hem de Alabama'da, yardıma kalkışması pek olağan şeylerden
değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım.
Ayrılırken ille de adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra, kapım çalındı. Muazzam
bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda...
"Geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur
sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime
güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan
kocamın yatağının başucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra son
nefesini verdi. Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin
yardım eden herkesi kutsasın...
En İyi Dileklerimle,
Bayan Nat King Cole."

Üçüncü Ders : Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın...

Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk
pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu... Çocuk sordu:
"Çikolatalı pasta kaç para ?"
"50 Cent."
Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:
"Peki, Dondurma Ne Kadar ?"
"35 Cent." dedi garson kız, sabırsızlıkla. Dükkanda yığınla müşteri vardı
ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit
geçirebilirdi ki...
Çocuk parasını bir daha saydı ve
"Bir dondurma alabilir miyim, lütfen ?" dedi.
Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu, birden. Masayı sanki akan gözyaşları temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 Cent'lik bahşiş duruyordu..

Dördüncü Ders : Yolumuzdaki Engeller...

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya
koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak diye
gözlüyor... Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray
görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın
etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle
eleştirdi.Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye
başladı. Kan ter içinde kaldı ama, sonunda, kayayı da yolun kenarına
çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir
kesenin durduğunu gördü.
Açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde...
"Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir." diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."

Beşinci Ders : Önemli Olan Vermektir..

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek
yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı
hastalıktan mucizevi bir şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın
mikroplarını yok eden antikorlar oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki
oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir
an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve "Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi.
Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu.
Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü
de giderek soluyordu...
Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu :
"Hemen mi öleceğim ?"
Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki
bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu.


22 Mart 2008

sizi neden alalım?

İs arayanlar bilirler..
bir sürü gereksiz ayrıntıdan sonra karsınızdaki soyle

bi sorar;

*.- sizi neden alalim?.
- en buyuk rakibiniz bana ayda 4000 euro, yilda 16 maas teklif ettigi icin
olabilir mi mesela?.

*.- sizi neden alalım?
- bu şirket amerikan şirketi, değil mi?
- evet öyle
- ve siz türkiye büronuz için telefona bakacak eleman arıyorsunuz.
- evet
- e daha ne, bu ülkede kaç tane sabahtan akşama kadar oturup da binlerce kez
asoşeytıd pires* diye telefonu açabilir?
- eh haliyle alındınız.

*.-sizi neden alalım?
-cunku bensiz sirket meyvesiz agaca benzer.
-ıykk..

*.- sizi neden alalim
- valla ben de cok merak ediyorum ne gibi bi sebep bulacaksiniz beni almak
icin diye.

*.- sizi neden alalım?
- başka kimse başvurmadığı için olmasın?
- ehm..

*.-sizi neden alalım?
-asgari ücretle azami hizmet veririm.
-hemen bugün başlıyorsunuz.

*.-sizi neden alalım?
-onu ben bilmem.

*.- sizi neden alalim ?
- himm genel müdürünüz olan lavuk dayim aramadi mi sizi
- alalim
- bende öyle düşünmüştüm

*._sizi neden alalım?
_alın lazım olur belki..

*.- sizi neden alalım?
- ben bilmem beyim bilir

*.-sizi neden alalım?
-risk budur!
-?????
-olmadı galiba?

*.- sizi neden alalım?
- çünkü bekarım ve güzelim...
- evet...

*.-sizi neden alalım?
-almayanın anasını avradını

*.- sizi neden alalım?
- yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır

*.- sizi neden alalım?
- ee üzeyir abi akşama maç yapmıcaz mı halı sahada mna koyim.. hem biliyon
benim arabanın radyatör delik. sen demedimiydin akşama ben alırım sizi diye.

*.- sizi neden alalım ?
+ çünkü çok zorsa hemen yaparım , imkansızsa biraz zaman alır..
-buyrun hemen başlayın.

*.-sizi neden alalim?
-boşver, ben vazgeçtim.
-sebep?
-kardeşim sen daha neyi neden istediğini bilmiyosan ben naapiim..

*.- sizi neden alalım?
- valla ne istersen var fuhus esrar cinayet
- biz esrardan alalım en iyisi
- peki buyrun karakola
- tabi !

*.- sizi neden alalım?
+ walla birader , babama iş koydular onu bile temizledim, öyle yane....
- hıımmmm..

*.- sizi neden alalım?
- siz beni alamazsınız, ben sizi alırım.

*.-sizi neden alalım?
-nokia şarjım var.

*.- ya sizi neden alalım ?
+ yaklaşık 10 dakika önce askeri bir darbe yaptığım için olabilir mi?
- emredersiniz komtanım!

*.- sizi neden alalim?
- bu soruyu sordugunuza gore insan kaynaklari konusunda yardima ihtiyaciniz
var demek ki, ben yardimci olabilirim. (beni neden alacagini bilmiyosan niye
cagiriyorsun dumbuk, otobus parasi verdik o kadar mealine gelir.)

*.-sizi neden alalım?
-bu soruya cevap vermeden önce kravat seçiminizi haddim olmayarak tebrik
etmem gerekir. ceketiniz ve gömleğinizin kurduğu uyumluluğu bütünleyen unsur
olmuş. ayrıca spor falan yapıyor olmalısınız. vucudunuz gerçekten sağlam.
hangi salonda çalışıyorsunuz?
- ehi işte yapıyoruz bişeyler.
-yok yok baya sıkı çalışıyorsunuz. ayrıca saç şekliniz de sizi zevk sahibi
olarak gösteren unsurlardan sadece birisi. yani bütün bunlar, yazıhanedeki
tüm bayan personelin göz ucu ile sizi kesmesini açıklıyor. hele şu pazarlama
görevlisi bayan gözlerini sizden alamıyor...
-şirketimizde büyük yararlılıklar göstereceğinizden eminim beyefendi.
hayırlı olsun...
-sağolun efendim. bilmukabele.

Fırtınada Uyuyabilmek

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik
satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu.
Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde
çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce
çalışmaktan vaz geçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi
olur diyorlardı.

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın
haline bakıp 'çiftlik işlerinden anlar mısın?' diye sormadan edemedi
çiflik sahibi. 'Sayılır' dedi adam, 'fırtına çıktığında uyuyabilirim' .
Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip çaresiz adamı işe aldı.
Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü
de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar:

Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina
çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: 'Kalk, kalk!
Fırtına çıktı. Herşeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.' Adam
yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: 'Boşverin efendim, gidin
yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim
ya.' Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu
kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu.

Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu: A-aa! Saman balyaları
birleştirilmiş , üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra
koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı
desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı
kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına
yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini
kapatırken mırıldandı: 'Fırtına çıktığında uyuyabilirim'

Sıkıntılara zihnen (bilgi, plan), mânen (dua), maddeten (tedbir)
hazırsanız, fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca.

Sevgiyle kalın.

(KIZGINLIKLA KARAR ALMAYIN,
MUTLULUKTAN UÇTUĞUNUZDA SÖZ VERMEYİN.
İKİSİ DE SARHOŞLUK ÂNIDIR, AKIL BAŞTA DEĞİLDİR

Gazeteci VEDAT YENERER'den

GAZETECI VEDAT YENERER'IN YAZISI.....
Petrol yoksa çıkartma ruhsatı neden vermiyorsunuz?
Değerli okurlar, geçenlerde Türkiye-Suriye sınırında uydu verilerine göre petrol deniz i olduğu iddiasını yazmıştım. Yazı sonrasında Silopi de madencilik yapan Beşir Yılmaz aradı. Yazacaklarımı lütfen iyi okuyun!...
Beşir Yılmaz telefonda. 'Vedat bey, gelin Silopi' de Cudi eteklerine sizi götüreyim de petrolü kendi gözünüzle görün!..'diyerek feryat ediyordu.
'Nasıl yani!..' diye sorduğumda anlatmaya başladı..
'Biz aileden madenciyiz.Irak sınırında yaklaşık 300 km ya da bir başka deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madeni buldum.. Bu madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra devlet 1978 yılında kamulaştırıyoruz' diyerek el koydu. Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia edildi. Madem asfaltit rezervi az, neden el koyuyorsunuz. Dünyanın neresine giderseniz gidin asfaltit maddesi bulunan her yerin altında petrol vardır. Silopi'nin altı da petrol deniz idir. Yaz aylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar ve Hezil çayına karışır. Gelin görün! Sadece petrol değil, burada çok zengin uranyum Ve nikel madeni de var'
- Nereden biliyorsunuz? 'Türkiye'deki analizlere güvenmediğim için madenin her tarafından örnekler alarak Almanya'ya bizzat götürdüm ve analiz yaptırdım. Raporları gönderdim size ( Sonuçlar elimde Yatağan ve Tunç bilek'e göre iki misli rakamlar var)
dünyanın en önemli uranyum madenlerinden birisi buradadır ve aktif haldedir..'
Beşir Yılmaz'ın anlatacak o kadar çok şeyi var ki makineli tüfek gibi art arda sıralıyor.
Ben de zaman zaman araya girip soru soruyorum.
-Petrol olduğunu nereden biliyorsunuz?
'Bu bölgede İngilizler 1967-87de petrol aramışlar. Açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 metre kadar petrol fışkırmış. Ardından kapatmışlar ve betonlamışlar. Benim madenimin yanında da bu kuyudan var ve vanasını gelin birlikte açalım eğer beton ve cıva basıp tıkamadılarsa bakalım ne kadar petrol fışkıracak. Dönemin köylüleri arasında hâlâ yaşayan görgü tanıkları var ve petrolün 100 metre kadar fışkırdığını görenler var.
'Beşir Yılmaz konuştukça pür dikkat dinlemeye devam ediyorum..'
Vedat Bey, asfaltit maddesi olan her yerde petrol vardır. Eğer petrol yoksa bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar? Musul ve Kerkük' ün rakımı 80-100 metre civarındadır. Cudi Dağı'ndaki petrolümüz resmen Irak'a doğru akıyor ve başta İngilizler ve ABD bunu biliyor..' Beşir Yılmaz bugünlerde Silopi' ye bile zor gider hale gelmiş.
Devlet kamulaştırılacak diye el koyduğu madeni şimdi Turgay Ciner 'in sahibi olduğu
Park Holding'e devretmiş. Durum böyle olunca, Yılmaz da dava üstüne dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı aldırmış. Eğer tekrar el konulursa AIHM' YE başvuracakmış.
Kısacası madeninin peşini bırakmıyor ama artık bölgedeki aşiret ağaları da onun peşini bırakmaz hale getirilmiş..Bütün dava tutanakları elimde okudukça dehşete kapılıyorum. Şimdi sıkı durun...
Beşir Yılmaz Başbakan Tayyib Erdoğan' a bu durum üzerine başvurmuş ve dilekçe vermiş dilekçede aynen şöyle yazıyor..
'Bürokrasi ve çeteler milletin hak ve hukukunu aramaktan bezdirmiştir. Televizyonda ve basındaki konuşmalarınızda 'hortumcu çetelerin ve bürokrasinin üstüne gidilecektir diyorsunuz'. Millet buna çok seviniyor. 25 yıldır gasp edilen madenimiz çete ve bürokratların, anayasa, kanunlar ve insan hakları hiçe sayılarak ihale yolu ile peşkeş çekiliyor. Allah'a ve sizin yüksek adaletinize sığınıyorum.' Beşir Yılmaz devlet tarafından el konulan mallarını ve bunun karşılığında devletin verdiği parayı yazıya eklemiş..
1- 35 km yol yaptım.
2- 500 bin ton hazır çıkarılmış kömürüm var.
3- 3,5 milyon metreküp hafriyat yapılmış.
4- Mazot tankları.
5- Dinamit ambarı.
6- Kantar ve kantar binası.
Resmi olarak bana ait olan ve vergisini ödediği madenimde Bugüne kadar yaptığım işler ve halen bulunan demirbaş ve çıkarılmış maden içinde 5.800.800 TL. (Buna resmen gasp ve devlet terörü denir!)
Beşir Yılmaz Başbakan Erdoğan'a yazdığı dilekçede devam ediyor.
'Bu para halen bankada duruyor. Buna rağmen Türkiye Kömür İşletmeleri ihaleyi adamlarına ve hortumculara peşkeş çekiyor'
Beşir Yılmaz' ın bu başvurusuna Başbakan Erdoğan bugüne kadar cevap vermemiş.
Beşir Yılmaz'dan al ve ABD bağlantılı şirketlere ver. Uranyum konusu da bir başka skandal. Güneydoğu resmen petrol deniz i üzerinde ve Türkiye ABD Firmalarının peşinde 'bize petrol bul' diye yalvarıyor... İddialar devam ediyor:6 mühendisin kafaları kesildi.
TPIK diye Türkiye Petrolleri'nin kurduğu bir kurum yurt dışına petrol arama işlerine giriyor ve bugüne kadar milyar dolar zarar ediyor.
Beşir Yılmaz diyor ki: 'Kimin hain kimin işbirlikçi olduğunu anlamak çok kolay!
Eğer bölgede petrol yok ise neden bana petrol çıkartma ruhsatı verilmiyor. Ruhsat verin 800 metreden petrolü çıkartmazsam ben bu ülkeyi terk ederim. MTA yıllar önce sondaj yaptı 480 metrede su bulundu ve ardından delici aletin ucu kırıldığı için sondaja son verildi. Herkes bilir sudan sonra petrol gelir. Biz yerli teknoloji ile 1200 metreye kadar sondaj yapabiliriz kimseye ihtiyacımız yok. İzni versinler siz görün petrol nasıl fışkıracak.
' Bu görüşmemizden bir gün sonra Beşir Yılmaz tekrar aradı ve Soma'da görevli bir mühendis ile görüşmemi isteyerek telefon numarasını verdi. Adını burada yazmak istemiyor. Mühendis ile görüşmemde daha da çarpıcı gerçekler çıktı ortaya.
Altı ay kadar önce Cudi dağları eteklerinde bulanan 6 insan iskeletinin ne olduğunu bilip bilmediğimi sordu. Ben de 'bilmiyorum' dedim. Mühendis ekledi
'Bu iskeletler 18 Yıl önce Cudi Dağı'nda kaybolan 6 Türk petrol mühendisinin iskeletleri. Kafaları kesilerek öldürülmüş..' Dondum kaldım. Ne diyeyim.Kendisi de mühendis olduğu için yalan söylemiyordur diye düşündüm..Ardından devam etti..
'Vedat Bey Türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesi. Siz Ödemiş yakınlarındaki Bozdağ'ın dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından biri olduğunu
biliyor musunuz? Ama bu madenleri kimse çıkaramaz. Hatta bu konunun üzerine giden
gazeteciler öldürüldü. Uğur Mumcu ve Çetin Emeç'in öldürülmeden kısa bir süre önce bu madenler üzerine gittiğini biliyorsunuz her halde...' İlgiyle dinledim. O kadar çarpıcı şeyler anlattı ki, yazmaya sayfalar yetmez. İddiaların hepsinin belgeli olduğunu söyleyen bu mühendis, gazete ve televizyon kanallarında hiçbir gazetecinin bu yönde bir haber yapamadığını ve milletin resmen uyutulduğunu örneklerle anlattı. Beşir Yılmaz'a son
sözüm ' Bana anlattıklarınızı Genelkurmay''a anlatınız mı?' oldu. Aldığım cevap da aynen şöyle.
' Vedat Bey her şeyi belgeleriyle birlikte bir kaç kez askeri büyüklerimize anlattım ama bugüne kadar bir arpa boyu ilerleme kaydedemedik!'. Ne diyeyim, bu milleti korumaya yemin etmiş olanlar utansın!.. Son sözüm: 'AB ve ABD, PKK''yı boşu boşuna özellikle bu bölgede güçlendirip milletin başına bela etmedi. Bölgeye gelecek barış ortamı Türkiye''yi ekonomik olarak uçuracak gelişmelere gebedir!..'
İlgili olacağını düşündüğünüz herkese yollayın...önemli!!

VATANINI MİLLETİNİ SEVEN BU YAZIYI HERKES OKUMALI

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA BÜYÜR

21 Mart 2008

AĞAÇLAR :)

Doğduğunuz gün, hangi ağaçtan geldiğinizi ortaya çıkarıyor.
İşte tarihler ve özellikleriniz...

23-31 Aralık : Elma Ağacı
01-11 Ocak : Köknar
12-24 Ocak : Karaağaç
25 Ocak-3 Şubat : Selvi
04-08 Şubat : Kavak
09-18 Şubat : Sedir
19-28 Şubat : Çam
01-10 Mart : Salkımsöğüt
11-20 Mart : Ihlamur
21 Mart : Meşe
22-31 Mart : Fındık
01-10 Nisan : Üvez
11-20 Nisan : Akçaağaç
21-30 Nisan : Ceviz
01-14 Mayıs : Kavak
15-24 Mayıs : Kestane
25 Mayıs-3 Haziran : Dişbudak
04-13 Haziran : Gürgen
14-23 Haziran : İncir
24 Haziran : Huş
25 Haziran-4Temmuz : Elma
05-14 Temmuz : Çam
15-25 Temmuz : Karaağaç
26 Temmuz-4Ağustos : Selvi
04-13 Ağustos : Kavak
14-23 Ağustos : Sedir
24 Ağustos-2 Eylül : Çam
03-12 Eylül : Salkım söğüt
13-22 Eylül : Ihlamur
23 Eylül : Zeytin
24 Eylül-3 Ekim : Fındık
04-13 Ekim : Üvez
14-23 Ekim : Akçaağaç
24 Ekim-11 Kasım : Ceviz
12-21 Kasım : Kestane
22 Kasım-1 Aralık : Dişbudak
02-11 Aralık : Gürgen
12-21 Aralık : İncir
22 Aralık : Kayın

Elma : (Aşk) Cazibeli, fiziksel olarak dikkat çekici, etkileyici...Hoş bir auraya sahip. Flörtöz ve maceraperest ama hassas ve her zaman asik birtip. Sevmeye ve sevilmeye merakli. Sadik ve hassas bir es. Cömert. Bilimsel konulara yetenegi var. Bugün için yasar.Hayalgücü yüksek.

Kestane : (Dürüstlük) Alışılmadık bir güzelliği vardır ama insanları etkilemek gibi bir derdi yoktur. Adil ve neşelidir. Doğuştan diplomattır. Çok kolay huzursuzluğakapılır ama her türlü ilişkisinde hassastır. Bazen olağandışı davranır. Sevgili bulmakta güçlük çeker.

İncir : ( Hassasiyet) Çok güçlü, bağımsız, tartışmalara ve zıtlıklara fazla izin vermeyen, aile hayatına düşkün, iyi bir baba ve hayvan severdir. Sosyal bir kelebekgibidir. Espriden anlar, aylaklığı ve tembelliği de sever. Bencilliği vardır. Akıllı ve pratiktir.

Dişbudak : (Hırs) Farklı bir çekiciliğe sahip, hayat dolu,talepkar, düşüncesizce hareket eden ve eleştirilere kulak asmayan biri. Hırslı, akıllı, yetenekli, kaderine
hükmetmeyi seven, egoist olmaya elverişlidir. Ama ona güvenebilirsiniz. Bazen beyni kalbine hükmedebilir. İlişkiler çok ciddiye alır ve sadıktır.

Kayın : (Yaratıcılık) İyi bir zevki vardır. Görünüşe ve kendi görüntüsüne önem verir. Materyalistik sayılır. Hayati ve kariyeri için çok ve düzenli çalışır. Ekonomiktir.Gereksiz risklere girmez. Makul bir tiptir. Diyet ve sporla fizikine dikkat eder

Huş : (Esinlenme) Hayat dolu, etkileyici, elegan, arkadaş canlısı, gösterişten uzak, mütevazı, aşırılıklardan hoşlanmayan, kaba şeylerden nefret eden biridir.Doğal ve sakin bir yaşamı tercih eder. Fazla tutkulu değildir. Hayal gücü yüksek ve az hırslıdır. Sakin ve uygun ortamlar yaratır.

Sedir : (Güven) Zarif, her ortama ayak uydurabilen, lüksü seven, sağlığına dikkat eden, kendine güvenen, başkalarına da biraz yukarıdan bakan biridir. Kararlı,sabırsız ve başkalarını etkilemeyi sever. İyimserdir ve beceriklidir. Tek ve gerçek aşkını bekler. Çabuk karar verir.

Selvi : (Sadakat) Güçlü, fiziksel olarak kaşlı, her ortama uyabilen, hayatla fazla uğraşmayan, hoşnut, iyimser, paraya meraklıdır Yalnızlıktan nefret eder. Kolaykolay tatmin edilemeyecek kadar tutkuludur. Ama sadıktır. Modu çabuk değişir. Kurallara boyun eğmez. Biraz da ukala ve ilgisizdir.

Karaağaç : (Asil): Müşfik, fiziksel olarak düzgün, giyimine dikkat eden, taleplerinde aşırılığa kaçmayan, insanlara neşe verebilen, liderlik etmeyi seven ama kendisialtta olmayı sevmeyen biridir. Dürüst ve sadık bir estir. Başkaları için karar vermeyi sever. Cömerttir. Pratik zekası güçlü ve iyi bir espri anlayışı vardır

Köknar : (Gizem) Sıra dişi bir zevki vardır. Sofistike ve kadirşinastır. Güzel olan her şeyi sever. Dik başlı, çabuk mod değiştiren,bencil olmasına rağmen kendisineyakın olanlarla ilgilenen biridir. Çok mütevazı olduğu söylenemez. Hırslıdır. Memnun edilmesi zor bir sevgilidir. Çok arkadaşıvardır. Çünkü ona güvenebilirsiniz.

Fındık : (Olağanüstü) Çekici, anlayışlı, insanları nasıl etkileyeceğini bilen, fazla talepkar olmayan, sosyal hayatta aktif ve girişken hatta dövüşken biridir.Popülerdir. Psikolojik durumu çabuk değişir. Kaprisli bir aşıktır. Ama dürüst ve eşine toleranslı davranır. Kusursuz bir yargı yeteneğivardır.

Gürgen : (Zevk sahibi) Cool bir güzel. Diş görünüşüne ve bakımlı Olmaya dikkat eder. Zevk sahibidir. Başkalarını kendinden fazla düşünür. Hayati mümkünolduğunca kolay bir hale getirmeye çalışır. Disiplinli bir hayat için kılavuzluk eder. İlişkilerinde kibardır. Farklı Sevgililer bulmak ister. Duygularıyla ilgili olarak mutluluğuyakalaması kolay olmaz. Çoğunlukla da başkalarına güvenmez. Kararlarından da asla emin olmaz.

Ihlamur :(Şüphe) Hayatin ona getirdiklerini kabul eder. Kavga ve tartışmadan nefret eder. Çalışkandır, tembelliği ve bencilliği hiç sevmez, streslidir.Yumuşak huyluve merhametlidir. Arkadaşları için çekinmeden fedakarlık yapar. Becerikli olmasına rağmen bunları değerlendirmesini bilmez. Mızmızdır. Kıskanç fakat vefalıdır.

Akçaağaç : ( Özgür zeka) Hayal gücü ve orijinalliklerle dolu hiç de sıradan olmayan biridir. Utangaç, hırslı, gururlu, kendine güvenli, yeni deneyimlere aç biridir.Genellikle sinirli ve gergin bir yapısı vardır. Hafızası kuvvetlidir. Çok kolay öğrenir. Aşk hayati biraz karmaşıktır. Başkalarını etkilemeyi sever.

Meşe : (Cesaret): Sağlam yaradılışlı, cesur, güçlü, bağımsız ve girişkendir. Acıma duygusu çok yoktur. İşini sansa bırakmayı sevmez. Ayaklarını yere sağlam basmak ister. Hareketlidir

Zeytin : (Erdem): Güneşi, sıcak havaları sever. Makul biridir.Kibar duyguları vardır! Agresyon ve şiddetten kaçınır. Sakin ve toleranslıdır. Adalet duygusu gelişmiştir.Hassas, kıskançlıktan uzak bir yapısı vardır. Okumayı ve sofistike insanlarla muhatap olmayı sever

Çam : (Titiz) Uyumlu ilişkileri sever. Dinç ve güçlüdür. Nasıl rahat edilebileceğini bilir. Doğal ve hareketli biridir. İyi bir partnerdir Çok arkadaş delisi değildir. Çabukaşık olur ama ateşi çabuk söner.Her şeyden kolay vazgeçebilir. İdeali bulana kadar her şey geçicidir. Güvenilir ve pratiktir.

Kavak : (Tatminsiz) Fazla kendine güvenmeyen, sadece gerektiği zaman cesaretli olan biridir. Arkasının güçlü olmasını ve sıkı insanlarla muhatap olmasını sever.Çok seçicidir. Genellikle yalnızdır. Artistik bir doğası vardır. Kin tutar. İyi bir organizatördür. Felsefi takılmayı sever. Ama herdurumda güvenilebilir biridir. İlişkilerini de çok önemser.

Üvez : (Hassasiyet) Dikkat çekici, neşe verici, bencillikten uzak dikkat çekmeyi seven biridir. Hayata bağlıdır. Yerine ve duruma göre hem bağımlı hem bağımsız
olabilir. Zevklidir. Duygusal, hassas, tutkulu ve artistik özellikleri vardır. İyi bireş olur ama çok zor affeder.

Ceviz : (Tutku): Garip ve zıtlıklarla dolu biridir. Egoist ve agresiftir. Beklenmedik tepkiler gösterir. Asil bir ruhu vardır. Spontanedir. Çok hırslıdır ve hiç esnekliğiyoktur. Zor ve alışılmışın dışında bir estir. Çok zor beğenir. Sadece takdir eder. Çok kıskanç ve tutkuludur. Uyum göstermek için fazla fedakarlık etmekten de hoşlanmaz.İlginç stratejiler üretir.

Salkımsöğüt : (Melankoli) Güzel ve çok melankoliktir.Etkileyicidir. Güzel ve zevkli şeylere meraklıdır. Seyahat etmeyi sever. Hayalperesttir.Kaprisli ama dürüsttür.Başkalarının duygularına önem verir.Çabuk etki altında kalır ama beraber yaşanması zordur. Talepkardır. Sezgileri de kuvvetlidir. Aşıkken acı çeker ama demir atabileceğibirini bulabilir.

19 Mart 2008

ATA'NIN BİLMEDİĞİNİZ YÖNLERİ

16.-18.-19. ve 25. maddelere özellikle dikkat çekmek isterim....


1.'ATA' LAFINI SEVMEZDİ
'Atatürk' hitabını ilk kez donemin Türk dil kurumu başkanı bir
konuşmasında kullanmış* Mustafa kemal de çok beğenerek soyadı olarak
almıştı.kendisine ata' diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.

2.EN SEVDİĞİ YEMEK
manastır askeri lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayati
boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya
düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih
ederdi.

3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI
ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki
çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.

4.BAŞUCU KİTABI 'ÇALIKUŞU' YDU.
Binlerce kitabı vardı.ama bunların arasında bir tanesini hayatı
boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in
ünlü çalıkuşu' romanını hep yanında taşır* her gün rast gele bir
yerinden açar* birkaç sayfa okurdu.

5.KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU
atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. 'fox' adını verdiği köpeği*
gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o
dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş
bir tayla annesinin Çankaya köşkü kabul salonuna getirilmesini bile
emretmişti.

6.TAM BİR SALON ADAMI
en sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.klasik
bati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI
gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel
olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük
edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.

8.DOLABINDA LACİVERT'E YER YOKTU
takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi.lacivert takım
giymeyi sevmezdi.

9.ÖLÇÜLERİ
boyu 1.74 idi.hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu
hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara
siyah rugan ayakkabı giyerdi.

10.RUMELİ ŞİVESİ
özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli
şivesiyle telaffuz ederdi.

11.HAZİN BİR HİKAYE
hayatında bir donem çok önemli yer tutan Mustafa kemal`in
evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren fikriye
hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.

12.CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.
Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra cumhurbaşkanı
olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor* çok
sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını
düşünüyordu.

13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE
kıyafet kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle
sokağa çıkmaları yasaklanınca* monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi
kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.

14.KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI.
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.yataktan kalkar kalkmaz
odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur* günün ilk kahvesini
sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

15.DÜZEN TAKINTISI VARDI
evinde *çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları
düzeltmeden rahat edemezdi.

16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER
koylunun birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli
yanmış*'alın bunu kendi içsin' diyerek Atatürk`e
küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra
'onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin'
dedi.

17.SİGARA PAZARLIĞI
hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden dr. Fissinger günde
kaç paket sigara içtiğini sormuş* Atatürk 'sekiz' demişti. Doktor bunu
günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap
vermişti:'ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin
izninizle yapacağım'.

18.'BU NASIL HALKÇILIK?'
bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün
milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini
sormuştu.trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey
sinirlenmiş* 'ne de güzel halkçılık ama' demişti.

19.'LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!'
ilk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya
geldiğini anlamadığını söyleyince gazi çok sinirlenmiş ve elini
kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: 'adam olmak
demektir hocam*adam olmak!'

20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI
gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz
böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.

21.YABANCI DİLE MERAKI
askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda
geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya
Fransızca sözcükler de eklerdi.

22.FASULYESİNE POKER
kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun
sonunda kazandıklarını iade ederdi.

23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI
cephelerde düşmanla göğüs göğse savaşmış biri olarak en ilginç
özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.

24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ.
Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde gazi`nin kulaklarının
duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu esprili bir dille
anlatmıştı: 'T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da
cumhurbaşkanı yapmışlar'.

25.BİR RİCASI BAŞ AÇTIRDI
bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış* 'hafız
hanım benim hatırım için başındaki örtüyü acar misin?' diye sormuştu.
Kadın bas örtüsünü açarak * Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.

26.BİLARDO VE YÜZME
sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner * yüzmeye gider ve bilardo oynardı.

27.EN BAŞARILI DERS.
Eğitim hayatı boyunca en basarili dersi matematikti. Pozitif bilimlere
ilgisi hayati boyunca surdu.

28.YAĞCILARA GEÇİT YOK
yağcılığa çok kızardı bir aksam sofrasında kendisine gereksiz şekilde
iltifat eden Abdulhak Hamit`e müdahale etti.

29.SON YILBAŞI GECESİ
1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini dışişleri bakanı Tevfik
Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri
bakana hediye etmişti.

30.KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK
kuşları çok severdi. Çankaya köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği
güvercinliği vardı.

--
Zafer TÜFEKCİ
Abant İzzet Baysal Üniversitesi