Merhaba, Sayfama hoşgeldiniz. Merak edip bir uğradığınız için teşekkür ederim. "Yok, sadece uğramadım, abonesiyim" diyorsanız ona daha çok teşekkür ederim:) İnternet dünyasında benim de bir yerim olsun istedim. Ben burda sadece çok beğendiğim dokümanları ve çok güldüğüm fıkraları yayınlıyorum. Henüz hiç bir konuda yorum yapmıyorum. Şimdilik... Genelde kaynak veya yazar mutlaka belirttim. Şayet belirtmemişsem ya çok tedavülde olan bir yazıdır ya da bana aittir. Ortak özelliklerinden biri benim beğenmiş ve fikren yakın bulmuş olmamdır. Bir de derleme amaçlıdır. İstediğimiz zaman ulaşabileceğimiz bir kaynak yaratmak. Yok mu buna benzer kaynaklar? Tabiki var. Bu sayfanın ayrıcalığı bana ait olmasıdır. İlginize teşekkür ederim. Not1:Şahsıma yorum, eleştiri, tavsiye bildirmek veya doküman göndermek isterseniz saselzeta@gmail.comadresine iletebilirsiniz. Not2:Ayrıca yazıların altında "yorum" linkleri bulunuyor. İsterseniz yorum da yapabilirsiniz.
Bugün "Hasankeyf Yok Olmasın" diyenler bölücüdür diyorlar. Oysa asıl bölücülük doğayı ve bizden önceki uygarlıkların izlerini yok etmektir. Çünkü doğa ve uygarlık bir vatanı bütün halinde tutan en önemli değerlerdir.
Vatana bağlılık, yalnızca onun siyasi sınırlarını korumakla kazanılabilecek bir erdem değildir.
Aslolan, o sınırların içindeki her karış toprağı korumak, değerine değer katmaktır.
Oysa bugüne kadar hiç böyle olmadı...
İki milyon yaşındaki Tuz Gölü'nü haritadan sildiler. Aksaray'da susuz kalan köyler birer ikişer boşalıyor. Orta Anadolu doğası ve uygarlığı paramparça oldu.
İngiltere’de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır. İngiliz devleti hakimlerine o kadar çok güveniyor yani.
Bir gün hakimin biri bir bankaya gidip, 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş. Tabii ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyecekleri söyleyip hemen İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış: ÖDEYİN!
Gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Hakimden ertesi gün gelmesi rica edilmiş. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırmış. Hakim parayı alıp gitmiş.
Aradan bir kaç gün geçmiş. Hakim çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış. Hemen Adalet Bakanlığı'nı aramışlar. Derhal bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hakime hareketinin sebebini sormuşlar. Hakim; "Kraliçe’nin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu, onu sınadım." cevabını vermiş. Raporlar bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hakim azledilmiş. Adalet bakanlığı hakime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış: "Kraliçe hükümetinin, saygın bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez."
"Güven" çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey, "iki taraflı" olmasıdır.
***Arkadaşlarla yemek yiyecektik. Lokantaya gittiğimde henüz kimse yoktu. Bir süre sonra kalabalık bir grup halinde geldiler. Öpme faslında o sırada sipariş almak üzere bekleyen garsonu da öpmüştüm! Tabii kahkaha tufanı kopmuştu. İşte o an benim bittiğim andır :))
***Gece otobüsle İstanbul’dan İzmir’e gidiyordum. Yanımda oturan da benim gibi iri kıyım olunca komple vücut teması oldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde, ikimiz de uyumuşken, yanımdaki yolcu birden sıçradı. Karımdan alışık olduğum için, 'Geçti bitanem. Ben yanındayım, yok bir şey' deyiverdim! Adam gözlerini aralayıp dehşetle bana bakmıştı. İşte o an benim bittiğim andır :))
***6 yaşındayken komşu ablaya izlediğim çizgi filmi anlatıyordum. Babası da yanımızda oturuyordu. Çocuk salaklığıyla, gorilleri anlatırken, 'Böyle böyle göğüslerine vuruyorlardı abla. Hem de göğüsleri seninkilerden daha büyüktü' demiştim! Yıllar sonra bizi ziyarete geldiklerinde adam bunu hatırlattı. İşte o an benim bittiğim andır :))
***Dünyanın parasını verip aldığım yırtık model Jean pantolonumu giymiş sevgilimle dolaşıyorduk. Babamla karşılaştık. Bacaklarıma doğru aşağılayıcı bir şekilde bakıp, 'Hayrola, mahallenin köpekleri kovaladı galiba' demişti! İşte o an benim bittiğim andır :))
***Üniversite yıllarım. Kulak rahatsızlığımdan dolayı hastaneye gitmiştim. Doktor muayene esnasında rahat olmam için benimle sohbete başladı. 'Öğrenci misin?' 'Evet.' 'Hangi üniversite?' 'Uludağ.' 'Ben de oradan mezun oldum. Hangi bölümde okuyorsun?' 'İşletme' dedim ve bombayı patlattım: 'Siz hangi bölümden mezun oldunuz?' 'Sence?' İşte o an benim bittiğim andır :))
***Sabah ofiste telefonla konuşuyordum. Telefonu omzumla başımın arasına sıkıştırmıştım. Elimin birinde cep telefonu, diğerinde poğaça vardı. Cep telefonumu şarj etmek isterken şarj aletinin ucunu birden poğaçaya soktum! Gören oldu mu diye kafamı çevirince de müdürümle göz göze geldim. Sırıtıyordu. İşte o an benim bittiğim andır :))
***Lise 1. sınıftaydım. Kimya dersinde ''ısınan maddeler genleşir'' konusunu anlatan hocamız, 'Örneğin pirinç' deyince atladım: 'Haklısınız hocam yaa! 2 bardak pirinci ısıtınca koca bir tencere pirinç pilavı oluyor.' Hoca, 'Oğlum bu yemeklik pirinç değil, metal olan pirinç' deyince bütün sınıf gülmekten yerlere yatmıştı. İşte o an benim bittiğim andır :))
***Yirmili yaşlarım. Çok romantik bir sahneydi. Sevgilim kucağıma başını koymuş, ben de saçlarını okşuyordum. Birden başını kaldırdı, 'Pantolonunun yıkanma zamanı gelmiş' dedi! İşte o an benim bittiğim andır :))
***Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum. Sigaramın kalmadığı aklıma gelince önünde durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs geldi. Apar topar bindim. Şoföre parayı uzatıp, 'Bir Monte Carlo' dedim! Adam birkaç saniye yüzüme bakıp, 'Abi bu Bakırköy’e gider' diye cevap verdi! İşte o an benim ve şoförün bittiği andır :))
NE GEÇMİŞTEKİ NE GELECEKTEKİ BAYRAMLARI ÖZLEYELİM.
HER GÜNÜ BAYRAM SEVİNCİYLE,
HER BAYRAMI YAŞAM SEVİNCİYLE KUTLAYALIM. BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN. ZAFER.
Muhabbet Bir fasulye çimleniyordu Çiseledikçe yağmur. Koştum vardım ki yanına Anlasın ne nimet olduğunu Sen git yerine! dedi Ayşa Kadın Böyle kibar erkeyin ayağına Ben kendi ayağımnan gelirim
Bu muhabbeti görünce uzaktan Kıpkırmızı oldu biberiye
Bayram nedir ki dedim kendi kendime Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye
Bunu mutlaka okumuşsunuzdur ama tekrar okuyun:))))
Olayı yaşayan Abimizin anlatımıyla aktarıyorum.
“Sene 1965, bir genel müdürlükte özel kalem müdürü yardımcısıyım.
Bayrama 10 gün var. Benim müdür hastalandı. İşe gireli iki hafta olmuş- olmamış. Genel müdür bey çağırttılar;
— Tebrik kartları hazır mı?
— Hangi kartlar efendim?
— Aman evladım, Şükrü Bey sana söylemedi mi? Bayram geldi tebrik kartları şimdiye kadar hazır olmalıydı Tüh tüh çabuk hemen hazırlayıverin.
— Emredersiniz efendim.
Genel Müdür Bey bütün kartları çini mürekkebiyle ve en güzel yazımla yazmamı istediler. 2000 tanesini "altmakam”dakilere yazacaktım;
"Bayramını kutlar gözlerinden öperim".
1000 tanesi de "üst makam”dakilere olacaktı:
"Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim".
Sabaha kadar 3000 kart yazacağım düşünebiliyor musunuz? Kolları sıvadım:
"Bayramını kutlar gözlerinden öperim."
1, 5, 10, 18, 28, 58, 108, 188, 558, ... yazıyorum, yazıyorum bitmiyor. Nasıl sıkıntı bastı !!
738, 918,... İki buçuk paket Samsun'u bu arada bitirmişim. Öyle işkence çekiyorum ki, ekmek parası olmasa bırakıp kaçacağım. Sıra 2000. karta geldiğinde şafak söküyordu. Bende bitmişim ama önümde hala yığınla duruyor 1000 tanede "üst makamlar" a yazılması gereken var. 4 paket sigarayla birlikte;
“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim" diye yazmaya başladım. 1,5,9,19,39,109,...
"Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim".
Boyuna yazıyorum göz kapaklarım iyice ağırlaştı, takoz koysam gene de kapacak. 209,529, 89,... yaz babam yaz... ama artık kalemi parmaklarımın arasında tutamaz oldum. Ben kaleme değil kalem bana hakim.
“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim."
“Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken"
“Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla, sıhhatli günler diler Niyazi ile beraber ederim."
“Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrıca sıhhatle ederim."
“Önce bayramınızı eder sonra eşinizle Niyazi'ye başarılı günler dilerim."
“Sizinde eşinizin de Niyazi'nin de bayramını saygıyla eder, sıhhat dilerim."
"Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken Niyazi'ye başarılar diler aynı zamanda ederim."
“Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar, Niyazi'nin gözlerinden öperim."
“Sizin de eşinizin de Niyazi'nin de bayramını da, tatilini de, gelmişini de, geçmişini de saygıyla ederim"
Sabah tam mesai saatinde gözlerim kan çanağı kartları yetiştirdim. Genel Müdür bir ikisine şöyle bir baktı.
"Aferin” dedi. “Güzel yazmışsın. Hemen postalayın."
Hemen postaladık. 3 gün sonra bizim Genel Müdürü ondan sonrada bendenizi postaladılar.”